ravzaimutahhara - Vedâ Hutbesi
   
KADİRİYİZ
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretçi defteri
  -------------------------------
  İMAN
  İman Nedir?
  İmanın Esasları
  İslamın Esasları
  ------------------------------
  Peygamberler Tarihi
  EFENDİMİZİN HAYATI
  Meydana gelen harika hadiseler
  Nübüvvetinden Evvel de “O” Bir Nebî Gibi Yaşamıştı
  Vedâ Hutbesi
  KABE İMAMLARI
  KURAN-ı Kerim Hatmi Şerifi
  -----------------------------
  Mevlananın Hayatı
  Mevlananın Sözleri
  Mevlana'nın Eserleri
  ----------------------------
  İlahilerimiz
  Dini Resimlerimiz
  dua
  hadisler
  dini sözler
  üyelere özel
  Ravza-i Mutahhara resimleri

Arafat'ta Allah'a hamd ve senâdan sonra hususî olarak o sırada hazır bulunan yüz bini aşkın (120.000) Sahabîye, umumî olarak da bütün Müslümanlara, bütün insanlığa değişmez, eskimez ölçüler ihtiva eden şu hutbesini irâd buyurdu:
"Bismillâhirrâhmânirrahîm
"Ey insanlar!
"Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.
"İnsanlar!
"Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir; her türlü tecâvüzden korunmuştur.
"Ashabım!
"Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.
"Ashabım!
"Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lâkin anaparanız size âittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.
"Ashabım!
"Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün âdetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan dâvâsı, Abdülmuttalib'in torunu İyas bin Rabia'nın kan dâvâsıdır.
"Ey insanlar!
"Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapılmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.
"Ey insanlar!
"Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emri ile helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki haklan, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
"Ey mü'minler!
"Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur'ânı Kerim ve Peygamberinin (a.s.m.) sünnetidir.
"Mü'minler!
"Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslümana kardeşinin kanı da, malı da helâl olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.
"Ey insanlar
"Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona âittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına âit soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisâba kalkan köle, Allah'ın, meleklerinin ve bütün insanların lânetine uğrasın. Cenâb-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şehâdetlerini kabul eder.
"Ey insanlar!
"Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız, Ondan en çok korkanınızdır.
"Âzâsı kesik siyahî bir köle başınıza âmir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabı ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz.
"Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.
"Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız: Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz. Zina etmeyeceksiniz. Hırsızlık yapmayacaksınız.
"İnsanlar Lâ ilâhe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allah'a âittir.
"İnsanlar!
"Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler:
"Allah'ın elçiliğini ifâ ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye şehâdet ederiz."
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) şehâdet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu:
"Şahid ol, yâ Rab! Şahid ol, yâ Rab! Şahid ol, yâ Rab!"851

Öğle Ve İkindi Namazlarının Beraber Kılınışı
Resûl-i Ekrem Efendimiz, bütün insanlığa en yüksek ve kudsî bir ders olan Vedâ Hutbesini sona erdirdiği sırada Hz. Bilâli Habeşî öğle ezanını okumaya başladı. Resûl-i Ekrem Efendimiz ve Ashab-ı Kiram, huşu içinde susup ezanı dinlediler. Ezan bitince, Hz. Bilâl kaamet getirdi. Fahr-i Kâinat Efendimiz, o muhteşem cemaata imam olup önce öğle namazını kıldırdı. Sonra yine kaamet getirilerek ikindi namazını kıldırdı. Böylece Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir ezan iki kaametle iki vaktin namazını birleştirdi.852

İlk İşâret
İkindiden sonraydı, vakit akşama yakındı. Resûl-i Ekrem Efendimiz, devesi Kasvâ'nın üzerindeydi. Bu sırada şu âyet-i kerime nâzil oldu:
"Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâmı seçtim."853
Resûl-i Ekrem Efendimiz, bu âyeti okuyunca, Ashabı Kiram son derece sevinip ferah duydular. Sadece biri ağlıyordu: Hz. Ebû Bekir. Sahabîler buna bir mânâ veremediler. Niçin ağladığını sorduklarında, "Bu âyet, Resûlullahın (a.s.m.) vefâtının yakın olduğuna delâlet ediyor. Onun için ağlıyorum"854 cevabını aldılar.
Hz. Ebû Bekir'in söylediği ve anladığı sır doğru idi. Zira bu âyet, Fahr-i Kâinat Efendimizin dünyadan göç etme zamanının yaklaşmış olduğuna ilk işâret idi. Çünkü, teklif ve tebliğ edilmesi gereken şeyler bittiğine göre, teklif ve tebliğ edenin vazifesi de son bulacak demekti.
Aynı sırrı, Hz. Ömer'in idrak ettiğini kaynaklar zikrederler.855

Arafat'tan Müzdelife'ye
Cuma günü, güneş battıktan sonra Fahr-i Kâinat Efendimiz (a.s.m.) devesi Kasvâ'nın üzerinde ve terkisinde Üsâme bin Zeyd ile birlikte, Arafat'tan Müzdelife'ye geldi. Bu sırada akşam namazı vakti çıkmış, yatsı namazı vakti girmişti. Resûl-i Ekrem Efendimiz bir ezan iki kaametle önce akşam, arkasından da yatsı namazını kıldırdı.856
Peygamber Efendimiz Cuma'yı Cumartesi'ye bağlayan geceyi Müzdelife'de geçirdi. Cumartesi günü sabah namazını orada edâ ettikten sonra Meş'ar-ı Harama geldi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Ashabına "Cemre'de* atılacak ufak taşları toplayınız" diye emretti ve taşların nasıl atılacağını gösterdi.
Sonra Akabe Cemresine birer birer yedi ufak taş attı. Her taş atışında "Allahü ekber" diyerek tekbir getiriyordu. Bu arada Ashab-ı Kiram da aynı şekilde Cemre taşlarını atıyorlardı.
Peygamberimiz Akabe Cemresinde yedi taşı attıktan sonra Mina'ya döndü.

Kurban Kesme
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz oradan kurban kesme yerine gitti. Ömr-ü saadetlerinin her bir senesi için bir kurban olmak üzere atmış üç kurbanı bizzat mübarek elleriyle kesti.1 Saçlarını traş ettirdi. Kesilen saçlarını hatıra olsun diye Sahabîlerine birer ikişer dağıttı. Bu da ashabından ayrılığının yaklaştığına işaretti. Ayrıca: "Ey insanlar! Haccın usûl ve erkânını benden öğrendiniz. Bilmem, ama belki bundan sonra benimle görüşemezsiniz" buyurarak da bu işâreti kuvvetlendirdi.
Peygamberimizin (a.s.m.) saçının ön kısmı traş edildiği sırada, Hz. Halid bin Velid, "Yâ Resûlallah" dedi, "alnın üzerindeki saçınızdan bana verir misiniz?"
Peygamber Efendimiz onun bu isteğini kabul etti ve kendisine saçının ön kısmından birkaç tel verip hayatında devamlı muzzaffer olması için duâ etti. Hz. Halid, mübârek saçları alıp gözüne sürdü, sonra da külâhının önüne yerleştirdi.
Resûl-i Ekrem Efendimizin o saç ve duâsının bereketi hürmetine Hz. Halid girdiği her harpten muzaffer çıkmıştır. Nitekim kendisi de, "Ben, onu hangi tarafa yönelttimse, orası fetholundu"858 demiştir.

Peygamberimizin İfâza Tavafı
Resûl-i Ekrem Efendimiz, kurban bayramının birinci günü öğle vaktinden önce ifâza (ziyâret) tavafını yapmak üzere Kâbe-i Muazzamaya gitti. Müslümanlara da gitmelerini emir buyurdu. Tavafını yaptıktan sonra öğle namazını kıldı. Zemzem Kuyusundan su içti.859
Resûl-i Ekrem Efendimiz o gün akşama doğru Mina'ya döndü.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, kurban bayramının ikinci ve üçüncü günü, güneş batıya doğru eğrildiği zaman yaya olarak Mina Mescidinden sonraki İlk Cemrenin yanına vardı. Oraya birer birer yedi tane çakıl taşı attı. Her birini atarken "Allahü ekber" diyerek tekbir getiriyordu.
Bundan sonra İkinci Cemre, ondan sonra da Cemre-i Akabe denilen Üçüncü Cemre'nin yanına vardı. Her birisine birer birer yedi taş attı. Her birini atarken "Allahü Ekber" diyerek tekbir getiriyordu.860

Muhassab'a Gidiş
Zilhicce'nin on üçü, Salı günü. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Mina'dan Muhassab denilen taşlık yere gitti. Orada çadırı kurulmuştu. Bu sırada Ashab-ı Kirama hitaben şöyle buyurmuştu.
"Allah, sözümü güzelce ezberleyip, sonra da onu duymayanlara ulaştıran kimselerin yüzünü nurlandırıp neşelendirsin. Olabilir ki, anlayan kendisinden daha iyi anlayana onu ulaştırır.
"İyi biliniz ki, üç şey mü'min ve Müslümanların kalblerine kin ve kıskançlık sokmaz.
1. Allah'ın rızasını gözeterek ihlâs ile amel,
2.. Müslüman olan âmirlere nasihat ve itaatta bulunmak,
3. Müslüman cemaata îtikâd ve sâlih âmelde tabi olmak."861

851. Sîre, 4:250-252; Taberî, 3:168-169; Müsned, 1:384, 453, 5:30, 262, 412; Müslim, 4:41-42; ibn-i Mâce, 2:1024-1025.
852. Megazî, 3:1102; Müslim, 4:41; İbn-i Mâce, 2:1025.
853. Mâide Sûresi, 3.
854. M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, 2:1569.
855. Taberî, 6:52; İbn-i Kesîr, Tefsir, 2:13.
856. Buharî, 2:177; Müslim, 4:42; Ebû Davud, 2:191.
* Cemre, kendisi ile teyemmüm etmek caiz olan küçük taş veya toprak parçaları veyahut da taş demektir. Minâ'da üç küçük taş kümesi vardır: Cemre-i Ulâ, Cemre-i Vusta ve Cemre-i Akabe.
857. Müslim, 4:42; Zâdü'l-Mead, 1:275.
858. Üsdü'l-Gâbe, 2:111.
859. Tabakât, 2:182; Müslim, 4:42-43; İbn-i Mâce, 2:1026.
860. Müsned, 2:152; Nesâî, 4:276-277.
861. Müsned, 4:80-82; ibn-i Mâce, 2:1016.
862. Buharî, 1:82.

   
Bugün 1 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!
...:::desing...by_beyto_06:::... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol